Anneden Çocuğa Geçen Obezite
Obezite ve bulaşıcı olmayan hastalıklar, anneden bebeğe geçer. Temel korunma modeli ise; gebelik öncesi ve gebelik dönemlerinde, anne adaylarının yaşam tarzını değiştirerek bulaşıcı olmayan hastalıkların, obezite ve diyabetin gelişme risklerini azaltmaktır. Fetal programlama hipoteziyle David Barker; rahim içi ortamın, bulaşıcı olmayan hastalık riskini etkilediğini savunmuştur.
Fetal beslenme yetersizliği ilk kez Hollanda’da yaşanan kıtlık zamanında ortaya konulmuştur. Kıtlık sırasında; uzun süre açken doğum yapan kadınların, çocukları ve torunlarının obezite ve diğer metabolik bozukluklara daha yatkın olduğu gösterilmiştir. Anne karnında yetersiz beslenmeye bağlı olarak, tutumlu davranıp, depolamaya giden bebek; doğduktan sonra besin bolluğunda da aynı yöntemi uygular ve geleceğin obez bireyini oluşturur. Epigenetik konusunda yapılan yeni araştırmalar da; bu genlerde görülen tutumluluk özelliklerinin, kalıtımsal olarak nesiller boyunca aktarılabildiğini öngörmektedir.
Bulaşıcı olmayan hastalıkları, fetal programlamayla önlemek için en iyi dönem; gebelikten 3 ay öncesinden başlayan ve gebeliğin ilk 3 ayını kapsayan dönemdir. Bu dönemde; yumurta ve sperm hücreleri oluşur, bir araya gelir ve birleşir, rahme tutunur ve bebek-plasenta gelişimi başlar. Bu nedenle; genç kızların ve anne adaylarının beslenme ve sağlık durumlarının iyileştirilmesi, bulaşıcı olmayan hastalıkların görülme sıklığını azaltacaktır.
Gelişmekte olan obezite ve bulaşıcı olmayan hastalıkların önlenmesi için, fetal programlama çok önemlidir. Güncel çalışmalar; yaşamın “ilk 1000 günü”nün (gebelik ve ilk iki yıl) sağlık ve hastalık programlanmasındaki en önemli dönem olduğunu belirtmektedir.
Obezitenin en çok araştırılmış fetal programlama etkeni; gebelikte anne-bebek beslenmesidir. Hem yetersiz beslenme hem de aşırı beslenme buna sebep olmaktadır.
Gebeliğin birinci ve ikinci trimestırlarında, annenin yetersiz beslenmesi iştah merkezlerini etkileyip, bebeğin doğumdan sonraki yaşamda aşırı yemesine ve obeziteye neden olmaktadır.
Obezite ise diyabet için büyük bir risk faktörüdür. Hintli bebekler küçük bir karın çevresine (fetal kısıtlanma) sahiptir ancak diğer bebeklere göre daha yüksek abdominal yağa sahiptir. Bu da diyabet için yüksek bir risk faktörü olan viseral şişmanlığı göstermektedir. Gebelikte annede diyabet ve obezite varlığı da; çocukta ileride oluşacak obezite ve diyabeti etkilemektedir. Aşırı kilolu veya obez anneden dünyaya gelen bebekler de, anne sütü ile beslenmelerine rağmen; daha hızlı büyüme gösterirler. Gebelikte annenin obez olmasının etkisi en çok, doğumdan sonraki ilk 6 ayda göze çarpar.
Annede olumsuz bir beslenme durumu, doğrudan rahim içinde gelişmekte olan bebeği ve hatta bebeğin neslini oluşturacak üreme hücrelerini etkiler. Azalan doğum ağırlığını, bozulan glukoz toleransını ve obeziteyi programlar. Bebeğin rahim içinde sağlıksız ortama maruz kalması, kendi neslinde şişmanlığın artmasına ve yaşamın sonraki dönemlerinde sağlıksız olmasına neden olmaktadır. Çalışmalar; gebelikteki küçük değişikliklerin (gebelik beslenmesi, metabolizması, sigara-alkol kullanımı, toksinler) bile, bebeğin gelişimini etkilediğini ve bu etkilerin çocuğun tüm yaşamı boyunca sürdüğünü göstermektedir.
Özetle; sağlıklı kilodaki sağlıklı anneler, sağlıklı kiloda sağlıklı bebekler dünyaya getirerek; geleceğin sağlıklı kilodaki sağlıklı yetişkinlerini oluştururlar :) mutlu ve sağlıklı haftalar dileriz…