G20 Gündemi: Çocukluk Çağı Obezitesi

2010 yılı Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması ön çalışma raporuna göre yetişkinlerde obezite oranı %30,3’dü. 2017’de yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’de 19 yaş ve üzeri yetişkin nüfusta obezite oranı %32’ye ulaştı.

Çocuklarda ise durum daha çarpıcı! 2010 yılı raporunda 6-18 yaş obezite görülme oranı ortalama %8,2 iken; 2016’da Dünya Sağlık Örgütü iş birliğiyle yapılan çalışmada ilkokul 2.sınıfa giden çocukların %9,9’unun obez olduğu belirlenmiştir.

Bu tabloları iyileştirmek adına ülkemizde yapılan eylemler var. Ama göz ardı edilen nokta; ailelerin bu konuda bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi! Çünkü çocuk ailede ne görürse onu yapar bu asla unutulmamalıdır. Aileye düşen görevler ise aslında çok basit. Formeo Diyetisyenleri sizlere “adım adım bu maddeleri uygulamanızı” öneriyor. Uyguladıkça ailenizdeki değişimin farkına siz de varacaksınız ve daha istekli yapacaksınız.

Mutfakları baştan yaratıyoruz! Her evin mutfağında yer alan özellikle o “abur cubur çekmecesi” var ya öncelikle ondan başlıyoruz. Çekmecede ne kadar boş enerji kaynağı, basit şeker içeren besin varsa hepsini yok ediyoruz. Yerine sağlıklı atıştırmalıklar olan kuru meyveler ve çiğ kuruyemişleri koyuyoruz.

Aç karnına alışverişe gitmiyoruz! Mide boşken, özellikle öğün üzerinden 3 saat geçtikten sonra, alışverişe, markete gitmiyoruz. Açken, kan şekerinin düşmesine ve ghrelin hormonunun salınımına bağlı olarak daha çok çeşit ve daha fazla miktarda boş enerji kaynaklarına yöneliyoruz. Bu konuda yapılan bir araştırmada aç karnına alışverişe giden katılımcılar, tok karnına giden katılımcılara göre %70 daha fazla yiyecek almışlardır. Aynı zamanda %64 daha fazla para harcamışlardır. Hem sağlığımıza hem de ev ekonomimize yatırım yapmak için alışverişe gitme saatlerini yemek sonrasına planlıyoruz.

Soframızı aile sofrası yapıyoruz! Gün içinde mutlaka en az bir öğünü aile öğünü şeklinde düzenliyoruz. Çocukluk ve adölesan dönemde obeziteye karşı koruyucu ya da azaltıcı etki gösteren en önemli faktörlerden biri de ailecek yemek yemektir. Aile sofrası kurarak çocuklarda duygusal açlığı doyuruyoruz, ebeveyn modeliyle sağlıklı ve çeşitli yeme davranışlarının geliştirilmesini sağlıyoruz. Aynı zamanda evde pişmiş yemek yiyen kişilerde obezite riskinin %26 azaldığını da unutmuyoruz.

Yemeklerde dikkat dağıtan unsurları kaldırıyoruz! Yapılan bir çalışmada yemek yerken televizyon, video izlemeyen ailelerde, izleyenlere kıyasla obezite riski %37 daha düşük bulunmuştur. Ne yediğimize odaklanarak vücudu nasıl beslediğimizi görmemize olanak tanıyoruz. Bilinçli yemek, açlık sinyallerini ayarlayarak ihtiyaca göre yemek yememizi sağlar.

Beslenmeyi sebze ve meyvelerle zenginleştiriyoruz! Sebze ve meyveler lif oranlarının yüksek ve diğer besin gruplarına göre daha düşük kalorili olmasıyla tokluk hissini artırarak çocukluk çağı obezitesine karşı önemli rol oynarlar. Her yönüyle harika besinler ama sevmeyen çocuklar için ne yapacağız? 2013 yılında yayınlanan bir çalışma; çocuklara öğünlerde bir yerine birden fazla çeşit sebze-meyve sunulduğu takdirde tüketimlerinin %24 arttığını göstermiştir. Örneğin tek başına kabak değil de kabak-havuç-brokoli sunuyoruz. Ara öğünlerinde tek başına elma değil de elma-mandalina-üzüm üçlüsü sunuyoruz. Böylelikle sebze-meyve tüketimlerini destekleyerek, renkli beslenmelerini, her besinden farklı antioksidan bileşenleri de almalarını sağlıyoruz.

Ailecek fiziksel aktiviteyi artırıyoruz! Obezitenin iyileştirilmesinde ve önlenmesinde fiziksel aktiviteye büyük pay düşüyor. Bizler hareketsizleşiyoruz, çocuklarımızı da beraberinde hareketsizleştiriyoruz. Ebeveynler olarak hayatımıza fiziksel aktivite katmadan ne yazık ki çocuklardan aktif olmalarını bekliyoruz. Bu duruma dur diyerek haftada 150 dakika olacak şekilde ailecek aktiviteyi artırıyoruz. Yürüyüş, doğa gezisi, parkta eğlence, araba yıkama, bahçe sulama yapılacak basit aktivite örnekleridir.

Besinleri yasaklamıyoruz ama iyileştiriyoruz! Çocuklara besinleri yasaklamadan ama onları sağlıklı hale getirerek sunmak gerekli. Günlük enerjinin %5'ini geçmeyecek şekilde afacan ama sağlıklı besinler tüketebiliriz. Evde tam buğday unu kullanarak yapılacak kek, kurabiye, poğaçalarla çocuklarımızın öğünlerini keyiflendiriyoruz. Sadece içine koyulan besinlerin (yağ, şeker, kuruyemiş, kuru meyve) miktarlarına dikkat! Kuru meyveyle zenginleştiriyorsak şeker miktarını, kuruyemişle zenginleştiriyorsak da yağ miktarını azaltıyoruz. Ortalama 14-16 adet çıkan bir kek tarifinde 3/4-1 çay bardağı şeker ve 1 çay bardağı yağı geçmiyoruz. Aynı durum çikolata için de geçerli. Küçüklükten itibaren bitter çikolataya (en az %70 kakao, antioksidan kapasitesi yüksek) alıştırıp günlük limiti 20 g (4 kare) olarak belirliyoruz. Afacan öğünün günde bir kez yapıldığını hatırlatıyoruz: isterse bitter çikolata, isterse kek/kurabiye yiyebilir tercihi çocuklara bırakıyoruz. Tabii ki kan şekerini dengelemek ve tokluk hissini artırmak için yanında bir bardak yağı azaltılmış süt içirmeyi de unutmuyoruz.

Beslenme çantaları hazırlıyoruz! Evet okul kantinleri iyileştiriliyor, verilen ara öğünler daha sağlıklı ama bazı noktalarda yetersiz kalabiliyor. Okuldan haftalık/aylık yemek listelerini alıp gözden geçiriyoruz. Meyve verilen bir öğünün yanına süt, yoğurt ya da kuruyemişini beslenme çantalarına biz koyuyoruz. Veya okulda o gün meyve verilmiyorsa çantasına biz ilave ediyoruz. Bunları yaparken de koyduğumuz besinlere dair sağlıklı notlar yazıyoruz ki çocuklarımız bilinçli beslensin. Örneğin; meyvenin yanında içeceğin bu süt kemiklerini çok güçlü yapacak, bu minik kırmızı meyveler seni daha zeki yapacak gibi…

Öğün dağılımına göre yemek tercihlerini belirliyoruz! Beslenme çantaları için yemek listesini almışken gün içindeki öğün planlamalarını da unutmuyoruz. Özellikle günlük besin ihtiyaçlarını yeterli alması açısından yemek listesi şart. Okulda öğle yemeğinde et ağırlıklı beslenen çocuğumuza akşam yemeğinde de et grubu sunmuyoruz, sebze ve çorbaya daha fazla ağırlık veriyoruz. Ya da öğle yemeğinde çorba, sebze, makarna yiyen çocuğumuza akşam da tahıl grubu sunmuyoruz, et grubu (et sote, tavuk sote, köfte, balık) ve salata sunuyoruz. Ya da afacan öğününü okulda yapan çocuğumuzun meyve açığı kaldığını gözlemleyip meyve yemesine odaklanıyoruz. Fazladan tüketilen her besin obezite riskini artırıyor lütfen dikkat!

Ve son olarak gerçek porsiyonları öğreniyoruz! Besinlerin yaşa ve ihtiyaca göre porsiyonlarını öğrenmediğimiz sürece, yukarıda saydığımız tüm maddeleri uygulamak ne yazık ki yeterli değil. Bir hastalık söz konusu olduğunda nasıl soluğu doktor yanında alıyorsak, çocuklarımızın da obezite, diyabet, kalp, tansiyon, kolesterol ve hatta kanser gibi bulaşıcı olmayan kronik hastalıklardan korunması için yıllık düzende diyetisyenden destek alacağız. Anne Çocuk Diyetisyeni kontrolünde belirlenen porsiyonlara göre çocuklarımızı besleyip besinlerin tüketilebilecek miktarlarını öğreniyoruz.