Protein Diyetlerine Dikkat!

Hamileliğin süresince yediğin her lokmayı bebeğinle birebir paylaşıyorsun. Emziklilik döneminde de yediğin besinler anne sütünün içeriğini etkiliyor ve bebeğine ulaşıyor. İşte bu nedenle yediğin her lokmanın değeri benim için çok kıymetli. Senin için de öyle olmasını istiyor, hatalı uygulayabileceğin beslenme türlerinden uzak durmanı istiyorum.

Protein diyetleri son yılların, ne yazık ki, en vazgeçilmez hatalı popüler diyetlerindendir. Bu hatalı diyet uygulaması hamilelikte bebeğinin gelişiminin desteklenmesi, emziklilikte annenin hamilelik kilolarının verilmesi için tercih edilebilmektedir. Uygularken fark etmesen de hayatın birkaç yılı içinde olumsuz etkilerini hem kendinde hem de bebeğinde görebilirsin sevgili anne.

Vücudun ihtiyacı olan karbonhidrat miktarı enerjinin %45-60’ını, proteinler ise %10-20’sini oluşturmalıdır!
Hamilelik ve emziklilik dönemlerinde en az 2000 kalori alabilen bir annenin, günlük alması gereken karbonhidrat miktarı 225-300 g arasındadır. Karbonhidratların çok daha düşük (günlük 50 gramdan daha az) miktarlarda tüketilmesini sağlayan bu hatalı diyet, beraberinde ciddi sağlık problemlerini getirmektedir. Vücutta açlık işaretlerinin ve kanda keton sayısının artmasına neden olur! Ağızda aseton kokusuyla kendini belli eder. Keton sayısının daha da artması; vücudun dengesini bozmakta ve asit oranını artırmaktadır! Aynı zamanda zayıflık, yorgunluk, kabızlık veya ishal etkileri de görülmektedir. Hamile ve emziren annelerde karbonhidrat kısıtlanması; vitamin ve mineral yetersizliklerine, buna bağlı olarak rahim içi büyüme ve gelişme geriliğine, sindirim sistemi bozukluklarına ve çeşitli kronik hastalıklara neden olur!
Üstelik protein alımını artırmak için, kırmızı et ve tam yağlı süt ürünleri tüketiminin de artırılması, kalp hastalığı riskini artırmaktadır. Aynı zamanda proteinin sindirimi sonucu oluşan üre ve ürik asit, böbreklerle vücuttan uzaklaştırıldığı için; yüksek miktarda protein alımı böbrek fonksiyonlarına da zarar vermektedir!

Fazla tüketilen protein osteoporoz riskini artırıyor!
Kalsiyum ve protein kemik yoğunluğunu sağlamada en önemli besin öğelerindendir. Vücuda alınan protein, sindirim sonucu, kan dolaşım sistemine sülfürik ve organik asitler olarak geçer ve kan dolaşımını asitleştirir. Mükemmel bir dengeyle çalışan vücudumuz, alkali olan kalsiyumu kan dolaşımına göndererek bu asit ortamı nötrleştirir. Protein fazla, kalsiyum yetersiz alındığında ise vücut, asit ortamı nötrlemek için kemiklerden kalsiyum çekmeye başlar. Bu da iskelet sisteminin zayıflamasına, erken yaşta osteoporoz hastalığıyla karşı karşıya kalmana neden olabilmektedir.

Beslenmende protein dağılımı önemli!
Protein kaynağını sadece kırmızı et olarak düşünme. Hayvansal protein kaynakları kırmızı et, kümes hayvanları, yumurta, deniz ürünleri, süt ve süt ürünleridir. Günlük 5 porsiyon yağı azaltılmış ya da yağsız süt ürünleri kalsiyum ve protein alımın için önemlidir. Her gün 1 yumurtayı anne sütünden sonra en kaliteli protein kaynağı olarak tüketmelisin. Ana öğünlerdeki protein dağılımları da haftanın en fazla 2 günü kırmızı et, en az 2 günü balık eti, diğer günler de kümes hayvanları ve baklagiller şeklinde olmalıdır.

Bitkisel protein kaynakları da unutulmamalı!
“Protein kaynağı sadece hayvansal besinler mi, bitkisel besinleri ne yapalım?” diye soracak olursan sevgili anne; bitkisel proteinlerle (kuruyemişler, yağlı tohumlar, kuru baklagiller) birlikte aldığın bitkisel posa, vücutta asit-alkali dengesini sağlar, sindirimi yavaşlatır, insülin ve IGF-1 (karaciğerden sentezlenen insülin benzeri büyüme faktörü) salınımını kontrol altına alır. Asıl dikkat edilmesi gereken protein alımı hayvansal proteindir. Yukarıda belirttiğim porsiyonlara dikkat etmeyi unutma.

Sadece kendine değil, bebeğine karşı da sorumlu olduğunu unutma! Anne karnındayken başlayan bu süreçte, bebeğinin geleceğine en sağlıklı yatırımı yap. Anne sütünün de canlı bir sıvı olduğunu ve beslenmenden bire bir etkilendiğini unutma!