Yeni İnsan Proteinkolik

Proteinkolik ne demek?
Ben protein bağımlısı değilim ki dediğini duyar gibiyim ancak üzülerek söylemem gerek ki günümüzde popüler diyetlerin etkisi altında kalmış pek çok bireyde protein konusunda bir takıntı oluşmuş durumda. Hatta buna asla karbonhidrat tüketmeme takıntısı da diyebiliriz.
Dünya Sağlık Örgütü ne öneriyor?
Dünya sağlık örgütüne göre günlük tüketilen enerjinin %12-15 kadarı proteinlerden gelmelidir. Bu, ortalama olarak 1800kalori alan bir birey için 54-68g arası bir protein anlamına gelmektedir.
Burada dikkat edilmesi gereken, bu değerin sadece et miktarını değil protein içeren tüm besinlerin miktarını göstermesidir. Örneğin; sabah kahvaltısında 1 orta boy haşlanmış yumurta(6 g protein), 80g peynir(14 g protein), öğle yemeğinde 150gramlık bir biftek(30 g protein) ve akşam yemeğinde 90gram (18 g protein) ızgara tavuk bonfile, aralarda 4 porsiyon süt grubu(24 g) ile gün boyunca aldığın protein miktarı daha şimdiden 92 g oldu bile. Üstelik bu değere ekmekten, sebzelerden ve kullanılan soslardan gelen protein miktarı dahil etmedik.
 Bu durum Amerikan Halk Sağlık Dergisi tarafından araştırıldığında, rastgele seçilmiş gruplarla yapılan kontrollü deneyler ile NHS çalışmasından gelen güçlü bulguları değerlendirerek diyet hatalarını düzeltmek için alınan protein miktarının azaltılması gerektiği belirtilmiştir(AJPH,2016). Ayrıca yapılan birçok çalışmada günlük gereksinmesi kadar enerji alan bir bireyde protein eksikliği ile karşılaşılmamıştır.
İnsanlarda protein eksikliğine rastlamak çok zorken; GAPS, AİP, Primal, Ketogenic, Karatay, Zona, Atkins, Paleo gibi protein ağırlıklı diyetlerle %40-50’lere ulaşan protein tüketimi, karbonhidrat gereksinmesinin karşılanamamasına neden olmaktadır. Bu durum sebze ve meyvenin dolayısıyla da posa tüketiminin kısıtlanması anlamına gelir.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen günlük posa tüketimi 25-30gramken; dünyada yayılan protein bağımlılığı ile neredeyse hiç posa tüketilmemektedir.
Yapılan çalışmalara bakıldığında 2010 yılında yapılan bir çalışmada sebze ve meyve tüketiminin kanser riskini de azalttığı saptanmıştır (EPIC, 2010). Kırmızı et ve işlenmiş etlerin kanser üzerine etkisi için Dünya sağlık örgütü kanser kuruluşu tarafından yapılan araştırmada; kırmızı et tüketimi özellikle kolerektal kanser riskini arttırdığı görülmektedir. Ayrıca bu durumun pankreas ve prostat kanseriyle de ilişkili olabileceği belirtilmiştir.
 İşlenmiş etler için yapılan araştırmalarda işlenmiş et ürünleri için yeterli kanıt sağlanmış ve kanserojen olarak sınıflandırılmıştır(IARC,2015).
Tüm bunlara ek olarak hayvansal kaynaklı proteinler doymuş yağ ve kolesterol içerdiklerinden dolayı kalp damar hastalıkları açısından risk oluşturur. Buna ek olarak proteinlerin parçalanması sonucu oluşan artık öğeler böbrekler ve idrar yoluyla atılmaktadır. Fazla protein tüketimi idrarla kalsiyum atımını da arttırarak böbreklerde taş oluşma riskini yükseltir. Ayrıca yapılan birçok araştırmada yüksek protein tüketiminin tansiyon obezite gibi kronik hastalıkların riskini artırdığı da belirlenmiştir.
Peki sen hala protein ağırlıklı beslenmene devam mı eiyorsun? Beslenmende proteinkolik olma sağlığını kaybetmeden kalıcı bir şekilde doya doya kilo vermeyi tercih et!